Tasarlamak Eğitilebilir mi?
TASARLAMAK EĞİTİLEBİLİR Mİ?
EĞİTİMDE TASARIM EĞİTİME NE KATKI SAĞLAR?
Eğitim ve öğretim hayatı her toplumu ve toplumu oluşturan bireyleri, yeme ve içme gibi temel hayat unsurlarından hemen sonra ilgilendiren en önemli konuların başında gelmiştir. Müreffeh toplumlara ve gelişmiş ülkelere gerek yakın ve uzak tarihte gerekse günümüzde bakıldığında toplumların eğitim düzeylerinin çağdaşlarına nazaran daha örgütlü, organize ve prensipli olduğunu görürüz. Konu ile ilgili yapılan yüzlerce sosyolojik araştırma ve çalışmalarda bunlara detaylı olarak rastlayabiliriz. Keza yazının olmadığı veya çok yaygın olmadığı kültürlerde dahi toplumsal gelenek ve görenekleri, alışkanlıkları da bunlara dâhil edebiliriz. Toplumların refah seviyelerinde, “ekonomik gücün” yansımaları yadsınamaz bir gerçek olsa da bu ekonomik gücü oluşturan know-how ve temel argümanların başında eğitim disiplini ve bunun uygulanış biçiminin ekonomik güce katkı sağlayan lokomotif gücü olduğu da matematiksel bir gerçek kadar yalın ve net olmaktadır.
Peki toplumlar, gerek çekirdek aile, gerek bir okul veya yerel yönetim, gerekse ülkeler düzeyinde eğitim düzeylerini nasıl artırabilirler? Yazımızın asıl konusu bunun yanıtını aramak veya nasıl sağlanabileceğinden öte, bazı püf noktaları ile bunun etkinliğinin artırılacağına dair farkındalıklara dair olacaktır. Zira eğitimin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması ayrı bir konu, eğitimin, farkındalık düzeyleri gelişkin ve etkin bir hayat süren nesiller yetiştirilmesindeki rolü ayrı bir konudur.
Anne karnında başlayan eğitim , ciğerlerimize ilk havayı çektiğimiz esnadaki farklı bir atmosfere girişimiz ile boyut değiştirmekte, gözlerimize giren ilk ışık ve diğer duyularımızla hissettiklerimizle, farkındalıklarımızı deneysel olarak yaşamımız ile devam etmektedir.
Hepimiz biliriz ki; monoton bir ders anlatış şekli ile konuları hikâye eden, resmeden, örneklerle destekleyen, deneyli anlatımlarla geçen derslerin kaliciligi hafizamiza kazinilan unutulmazlarimiz olurlar.
Peki, bunu yapan asıl farklılığın temel nedeni nedir?
Bilginin salt bilgi olarak sunulması ile gerçek hayata uyumu ve hayal dünyasını beslediği, diğer duyulara da ihtiyaç duyumsattığı hali ile sunulması arasında ölçülebilir farklılıklar vardır. Sonuca kestirmeden varacak isek öğrenme ve eğitim için beyinsel fonksiyonlar gerekli ise beynin en azından her iki lobuna da hitap eden tekniklerin kullanılması eğitimde etkinliğin ve kalıcılığın temellerini oluşturacaktır. Farklı olanın fark edilmesi özel bir duruma haiz iken, “farkındalıkların” etkin hale getirilmesi, tabir-i caiz ise uyanık olma durumu öğrenmeyi ve uygulamayı daha etkin kılmaktadır.
Basit bir örnek ile kare olusturacak sekilde 9 noktadan hiç el kaldırmadan çizilerek geçecek 4 doğrunun çizilmesi gibi zeka sorusuna bir okulda sadece 1-2 öğrencinin yanıt vermesi ilginç bir durum olarak görülmemektedir. Ornekteki sorunun cozumu icin sadece iki dogruyu uzatip disarida aci olusturacak sekilde(bknz: google 9 adet noktayi 4 dogru ile birlestirme) bu noktalari istenilen kaideler dogrultusunda birlestirmek; yapilan kucuk bir dusunce farkiyla yuksek bir dusunme becerisini gerektirir. Yasamin icindeki her “farklı soru veya sorunlara” soru/n’un dışından bakarak yanıtı kısa sürede verebilecek kişilerin az olması farkındalığı yüksek bireylerin bir sınıf veya toplum içinde sayılarının her zaman az oldukları anlamına gelebilmektedir. Bu sebeptendir ki; “İstisnaların kaideleri bozmaması” temel bir unsur olsa da farkindalik seviyeleri yuksek bireylerin gerek okullarda gerekse ulke bazinda yetistirilmesi, gunumuzde uzerinde daha cok kafa yorulan bir egitim meselesi olmalıdır.
Binaların, endüstriyel projelerin, şehirlerin, ülkelerin hatta toplumların tasarlandığı günümüzde eğitimin tasarlanması dahası eğitimde tasarımın kullanılmasi; tipki bir cocugu yetistirirken ne kadar cok sey gormesinin onun hergun olen beyin noronlarini kurtarmasi gibi veya bilgisayara ne kadar cok program yuklersek o kadar is yapabilmeye benzetebiliriz. Yani bir insan yetisirken gorduklerinin kendisine kodlanmasi gibi. Tabi dogru kodlari vermek şartıyla.
“Tasarım” ise kendi başına bir derya, umman bir kavramdır. Kainata gözlerimizi çevirdiğimizde tasarımın ne kadar girift, geometrik ve üst boyutlu bir matematiksellik ile iç içe olduğunu, makro alemden kendimize normo aleme çevirdiğimizde bunun devam ettiğini ve mikro alemde ise çok daha kompleks ve fraktal geometrilerden kaotik düzenlere değin sonsuz boyutlarda estetik tasarım ve bilimsellik dolu olduğunu hikmetleri ile “kısmen” müşahede etmekteyiz. Bir kuşun kanadından, sineğin kanadına ve örümceğin ağına, balıkların yüzüşünden yaprakların sonsuz biçimlerine ve göğün nihayetsiz degrade renk geçişleri ve ufkuna kadar örneklerin sayısı hudutsuzdur.
Tasarımcıların bugün en büyük başarısının, tasarlamayı öğrenebilmeleri ve doğaçlama yapmadan belirli prensiplere ve disipline bağlı kalarak bunu sürdürülebilir kılmaları oldukları ifade edilebilir. Bu konuda yurt dışında yapılmış sayısız makale ve bilimsel çalışma yer almıştır. Bugün, değil salt “tasarlama”, milyonlarca patent incelenerek, icat yapabilme, inovasyon ve keşif gerçekleştirme teknikleri geliştirilmiştir.
Her hangi bir konuda tasarım yapma, tasarlama, salt bir yetenek ve bazılarının mesleği icabı yaptıkları bir olgu gibi görülse de esasen hayatın içinde “fark” bile edemediğimiz “farkındalıklarımızdandır”. Bir salatanın yapılması, sofranı hazırlanması, evin düzeni, kıyafet seçimlerimiz, sorunlara bakış açımıza sürekli bunun nüveleri yer almaktadır. Bunun ileri düzeyleri ise meslek hayatında ve yaşam tarzlarında yer almaktadır: Bir cami tasarımından teleskobun bulunmasına, çatalın ve kaşığın şekil ve kullanılışından tekstil ürünlerine dek bunu örnekleri saymakla bitmez ve hayatımızı ve hayata bakış açımızı şekillendirir.
Okul hayatında ise akademik başarıları yüksek olan öğrencilerin ilgi alanlarının çeşitliliği ve öğrenme istekleri ve bunun sonucunda farklı alanlarda ders ve konulardaki başarılarının altında da temelde bu yatmaktadır. Tasarımın özgür ruhunun belirli bir disiplin dâhilinde dışa vurumu, mental yeteneklerin ve farkındalıkların hayata geçmesini kolaylaştırır ve bundan zevk alınmasını farklı ve rafine zevkler edinmesini sağlar. Örnek vermek gerekirse sayısal zekâsı yüksek olan veya sayısal zekasını daha çok kullanan bireylerin sözel yönde de başarılar sağladığı, sanata döndüklerinde de bazı konuları icra ettikleri izlenmektedir. Bununla birlikte sözel yönü güçlü olan bireylerin ilgi alanlarını çeşitlendirdiklerinde de benzeri başarılar görülmektedir. Zira beyinsel fonksiyonların belirli bir dengede ve disiplinde kullanılması, kuşun iki kanadıyla uçmasının mümkün olması gibi bir özgürlük ve gerek kendi benliğinde gerekse kişinin dış dünyasında “edilgenlik”ten ayrı olarak “etken” olması sonucunu doğurmaktadır.
Ülkemizde özellikle sayısal derslerin, sözel ve sanatsal derslerden daha çok önemli tutulması ve tüm öğrencilerin buna “maruz” bırakılması belki farklı alanlarda daha çok başarı sağlayacak nesillerin yetişmesinde nasıl bir etki bırakmaktadır? Sorusunun yanıtı bu noktada başlamakla birlikte ayrı bir makale konusunu belki de sayfalar dolusu tespitleri içerecek özel bir çalışmayı kapsamaktadır. Bizlerin bu noktada ifade edeceği özet sonuç ise “tasarımın” her konuda ve düzeyde öğrenciye öğretilebileceği ve farklı alanlarda gerek sanat gerekse zanaat ile ilgili konularda ve günlük hayatla ilgili durumlarda basit ama hayatın içinde yer alan objelerle öğrencilerin ilgilerinin uyandırılarak kendi farkındalıklarını kendilerinin de artırabilecekleri yönünde eğitilebileceğidir.
Başarılı çoğu iş adamının, bilim adamının hatta devlet adamlarının çok farklı konulara ilgi duydukları hatta bunu bir “hobi” olarak değil yaşam tarzlarının bir parçası olarak kabul ettikleri bilinmektedir. Bu bir spor da olabilir, marangozluk veya başka bir konu olabilir. Farklı ve rafine zevklere hitap edebilecek sanatsal faaliyetlerin ve özellikle el becerilerini geliştirebilecek tasarım faaliyetlerinin örgün eğitim içinde yer alması ile başarılı nesiller yetiştirilmesi, rastlantı ya da birkaç sefere mahsus bir durum olmayacak “eğitimde sürdürülebilir başarının” temel anahtarlarından birisi olacaktır. Yeter ki, disipline edilmiş ve iyi tasarlanmış olmasın.
Remziye OCAKÇI ARAT
Tasarım ve Matematik Öğretmeni