NE ARAMIŞTINIZ ?
Kösem Sultan Kimdir?

Kösem Sultan Kimdir?

 

Osmanlı tarihinin kritik bir evresini yönlendiren Büyük Valide Kösem SULTAN (Ö: H 1061/M 1651)

Hayatı, yerli ve yabancı yazarlarca kaleme alınmış, çoğu gerçek dışı olaylarla dolu, tarihi romanlara da konu olmuş olan Mahpeyker Kösem Sultan kimdir?

Kösem Sultanın kökeni ve doğum tarihi 

Hayatının ilk yılları hakkında kaynaklarda bilgi yoktur. Saraya ne zaman ve nasıl alındığı, ailesinin kimliği bilinmemekle beraber Ortodoks bir papazın kızı olduğu, muhtemelen Bosna taraflarından getirildiği ileri sürülür. Öldürüldüğü sırada altmış iki yaşında olduğu rivayet edildiğine göre 1589'da doğduğu söylenebilir. Saraya geldiğinde güzelliğiyle I. Ahmed'in dikkatini çekmiş ve onun en önde gelen hasekisi olmuştur. 

Çocukları

Sultan Dördüncü Murad Han, Sultan İbrahim Han, Şehzade Kasım, Ayşe Sultan, Fatma Sultan ve Atike Sultan'dır.

İsmi konusunda neler söylenebilir?

Kaynaklarda Kösem adıyla birlikte Mahpeyker adı da geçer. Haremde asıl adının Mahpeyker olduğu, daha çok tanındığı Kösem'in ise lakap olarak kendisine verildiği anlaşılmaktadır. Kösem lakabını Mahpeyker adının anlamından da hareketle pürüzsüz, güzel bir cildi bulunmasından dolayı almış olması kuvvetli bir ihtimaldir. Ayrıca Kösem adının "koyun sürüsü önünde giden koç" manasına geldiği ve bu bakımdan onun liderlik vasfına işaret ettiği de belirtilir.

Kösem Sultanın saraydaki etkinliğinin başlangıcı nasıl gerçekleşmiştir.

Kösem Sultan'ın I. Ahmed'in ölümcül humma hastalığına tutulması üzerine oğullarına saltanatı hazırlama yolunda çeşitli faaliyetlere giriştiği, bunu sağlamak için I. Ahmed'in vefatından sonra onun Mahfiruz Hatice Sultan'dan doğma oğlu Osman'ın yerine III. Mehmed'in oğlu ve I. Ahmed'in kardeşi Mustafa'yı tahta çıkarttığı, böylece saltanat sisteminde önemli bir değişikliğe yol açmış olduğu ileri sürülür. Kösem Sultan'ın bu olaylardaki rolü hakkında kesin bilgi bulunmamakla birlikte kardeş katli uygulamasının sona erişinde oğullarını koruma amaçlı da olsa nisbi bir payı olduğu açıktır. Kösem Sultan, I. Mustafa'nın iki saltanatı ile II. Osman'ın padişahlığı döneminde Eski Saray'da altı yıl kadar ikamet etti. Oğlu IV. Murad'ın tahta çıkışı (14 Zilkade 1032/9 Eylül 1623) ona arzuladığı gücü sağladı, Eski Saray'dan Topkapı Sarayı'na özel bir törenle gelip valide sultan oldu.

Kösem Sultanın devlet yönetimine etkileri nelerdir?

Oğlu IV. Murad'ın henüz on iki yaşında bulunması devletin idaresinde Kösem Sultanı söz sahibi yaptı. Bu yıllarda yeniçerilere cülus bahşişi dağıtılması problemi yanında Bağdat'ın elden çıkması, eyaletlerdeki itaatsizlikler, Abaza Mehmed Paşa'nın isyanı, Kazak eşkıyasının boğaza kadar sokulması, Kırım'daki huzursuzlukların çözüme kavuşturulması gibi konularda devlet erkânıyla birlikte çalıştı.

İktidar Savaşları: Anne – Oğul (Valide Sultan- Padişah  )         

Sultan Murad da annesinin yanında devlet işlerini öğreniyor, idareyi devralmayı planlıyordu. Kösem Sultan ise yetkilerini oğluna bırakmak niyetinde değildi. Fakat Sadrazam Hüsrev Paşa'nın azledilmesinin ardından taşrada ve İstanbul'da gelişen olaylar, Topal Recep Paşa'nın sadrazamlığı elde ederek giriştiği çeşitli manevralar, onun gücünün kırılması ve bizzat idareyi IV. Murad'ın almasıyla sonuçlandı. (1041/1631-32). Ancak yine de IV. Murad annesinin sözünü dinliyor ve ondan bütünüyle kopamıyordu. Nitekim Bursa seyahati sırasında IV. Murad'ın, hakkında bazı şikâyetler bulunan İznik kadısını idam ettirmesi neticesinde ulema arasında ortaya çıkan tepkiler üzerine Şeyhülislam Ahizade Hüseyin Efendi, Kösem Sultan'a bir tezkire göndererek oğlunu uyarmasını rica etmiş, ayrıca padişahın tahttan indirilme söylentilerini de ona bildirmiş. Kösem Sultan bütün bu gelişmeleri hemen oğluna iletmişti. Bu ihbar üzerine padişah İstanbul'a gelip hadiseyi hiç soruşturmadan şeyhülislamı idam ettirdi.

Bu olay dolayısıyla oğlunun güvenini kazandığı anlaşılan Kösem Sultan, IV. Murad'ın Revan seferinden başarıyla dönüşünün ardından ayrı anneden kardeşleri olan Bayezid ve Süleyman’ı (Rebîülevvel 1045 /Ağustos 1635), Bağdat Seferi'ne çıkmadan bir süre önce de öz kardeşi Kasım'ı (Şevval 1047/Şubat 1638)öldürtmesine engel olamadı. Fakat Kösem Sultan diğer oğlu İbrahim’i kurtardığı gibi onun saltanatın tek varisi olarak tahta çıkmasını da sağladı.

Bir annenin padişah olan ikinci oğlu

Sultan İbrahim'in cülusu Kösem Sultan'ı yeniden eski gücüne kavuşturdu. İbrahim'in zihni problemleri onun sorumluluğunu arttırmıştı. Zamanla Sultan İbrahim artan ruhi sıkıntılarının da etkisiyle annesini dinlemez oldu. Hatta gözdelerinin de tesiriyle onu saraydan uzaklaştırdı,  İskender Çelebi Bahçesi’nde ikamete mecbur etti. Bir rivayete göre İbrahim annesini Rodos'a sürmek istemişti.  Kösem dahi bunca yıllık tecrübesine rağmen hayatından endişeliydi. Devlet erkânı ve Yeniçeri Ocağı ileri gelenleri padişahın tahttan indirilmesinin zaruret haline geldiği hususunda fikir birliği içindeydi. Sadrazam Sofu Mehmed Paşa ve Şeyhülislam Abdürrahim Efendi gibi devlet adamları bu iş için valide sultanın rızasının alınması gerektiğini biliyorlardı. Gelişmeler üzerine saraya dönen Kösem Sultan'a bir heyet gönderilerek hal' kararı ( tahttan indirme) kendisine tebliğ edildi. Kösem Sultan önce rıza göstermeyip direndi. Ardından çaresiz kalmış gibi görünerek torunu Mehmed'i hazırlamak üzere harekete geçti. Bir müddet sonra da torunuyla dönerek cülus gerçekleşti ( tahta çıkma ) (8 Ağustos 1648). Bu hal ve cülusta Kösem Sultan'ın etkili bir rolü olduğunda devrin kaynakları birleşmektedir. Hatta Sultan İbrahim'in daha sonra kapatıldığı odasında boğdurulmasında onun parmağı olduğu da belirtilir.

Kayınvalide – Gelin:  İktidar mücadelesi ( Gelin, kaynana toprağından olurmuş)

Kösem Sultan için İbrahim'in saltanatıpek tatmin edici geçmemişti. Zira validesultanlık yetkilerini istediği gibi kullanamamıştı.Torununun yediyaşında olması, annesi Hatice TurhanSultan'ın genç ve tecrübesiz bulunmasısebebiyle iktidarın kendisinde kalmasınıtabii karşılıyordu. Hâlbuki geleneğe görebüyük validenin Eski Saray'a gidip kösesineçekilmesi, Turhan Sultan'ın yetkileri kullanması usuldendi. Kösem Sultan cülustansonra böyle görünmüşse de onunsamimi olmadığı kısa zamanda anlaşıldı.IV. Mehmed'in saltanatının ilk yıllarındaKösem Sultan, Yeniçeri Ocağı'na dayanarakdevlet işlerine müdahale etmeyi sürdürdü.Öte yandan Turhan Sultan da padişah annesi olarak devlet işlerine müdahaleye başladı. O da saray ağalarına dayanıp bir denge kurmayı başarmıştı. Bu karışık ortamda Kara Murad Paşa fazla dayanamayarak istifa etti. Yeni sadrazam Melek Ahmed Paşa'nın bütçe açığını kapatmak için aldığı tedbirler İstanbul'da esnaf ve halkın ayaklanmasına sebep oldu. Saraya yürüyen halk ağaların idamını talep etti. Buna yanaşmayan Kösem Sultan halka rağmen ağaları korudu, yine düzenin ağalar sayesinde ayakta kalabildiğini düşünüyordu. Böylece Kösem Sultan'ın ağalar nezdinde itibarı artmış, Turhan Sultan karşısında güçlenmişti. Yıldızı parlamaya başlayan Köprülü Mehmed Paşa da Kösem Sultan'ı destekleyenlerin safına katıldı. Diğer taraftan Turhan Sultan saray ağalarıyla gizliden gizliye büyük valide aleyhinde çalışmalarını yürütüyordu.

Sonun Başlangıcı

Bu sırada yanındaki kuvvetlerle İstanbul'a doğru ilerleyen asi reisi İpşir Mustafa Paşa, Kösem Sultan ile ocak ağaları için tehlike arz ediyordu. Bunun üzerine Kösem Sultan ve ekibi, ellerini çabuk tutup

padişahı tahttan indirmeye ve Turhan Sultan'ı ortadan kaldırmaya karar verdiler. Tahtta, safdil bir kadın olan Dilaşub Sultan'dan doğma Mehmed'in kardeşi Süleyman’ı çıkarmayı planladılar. Böylece büyük valide rahat bir şekilde hâkimiyetini devam ettirebilecekti. Kösem Sultan, ocak ağalarına gizlice mektuplar göndererek Turhan Sultan taraftarı dört harem ağasının öldürülmesine yardımcı olmalarını istedi. Kararlaştırılan gece ağalar, adamları ile birlikte gizlice saraya inip Turhan Sultan ile adamlarını bertaraf ettikten sonra IV. Mehmed'e de zehirli şerbet içirilecekti. Ancak iki valide ile de temasta bulunan Meleki Kadın, Turhan Sultan'ı uyarınca durum Kösem aleyhine döndü. Turhan Sultan Kösem'i öldürtmek üzere faaliyete geçti. Bu iş için Baş lala Uzun Süleyman Ağa'yı görevlendirdi. Süleyman Ağa ve adamları Kösem Sultan'ı Harem'deki odaların birinde dolap üzerinde bulup öldürdüler. (16-17 Ramazan 1061/ 2-3 Eylül 1651). Kösem Sultan'ın cenazesi Eski Saray'a götürüldü, gerekli işlemler yapılarak Sultan Ahmed Camii haziresindeki zevci I. Ahmed'in yanına defnedildi.

Yardımsever Büyük Valide

Kaynaklarda "valide-i muazzama, koca valide, ummu'l-mu'minin, sahibetu'l-makam, mehd-i ulya, valide-i atika, valide-i kebire" olarak da anılan Kösem Sultan IV. Murad ile Sultan İbrahim dönemindeve IV. Mehmed devri başlarındasaray hayatında ön plana çıkmış, birçokhadisenin müsebbibi ( sebep olanı ) olarak kaynaklarda itham edilmiştir. Bununla beraber saltanat makamının karşı karşıya kaldığı türlü badirelerin iyi veya kötü atlatılmasında pay sahibi olarak bir devre damgasını vurmuştur.

Çok büyük gelirlere sahip olan Kösem Sultan'ın bu gelirleri cömertçe dağıttığı bilinmektedir. Hatta bizzat hapishanelere gider, borçluların borçlarını ödeyerek onları kurtarırdı. Onun "sadat ulufesi"

adıyla tesis ettiği hayır işinden 200 fakir yararlanıyordu. Hizmetindeki kızları bir müddet çalıştırdıktan sonra çeyizini düzüp uygun kimselerle evlendirirdi. İnşa ettirdiği hayır eserlerinin başında 1640'ta tamamlanan Üsküdar’daki Çinili Cami gelir. Bu camiye ilave olarak mektep, çeşme, darulhadis, çifte hamam, 1623'te tamamlanan Anadolu kavağı Mescidi, Çinili Cami civarında çeşme, Şehremini'nde çeşme, Yenikapı'da çeşme, 1645'te tamamlanan Beşiktaş'ta çeşme, sufiye ricalinden Abdülmecid Şeyhi Efendi'nin Eyüp' teki türbesi hayratı arasında bulunmaktadır. Kösem Sultan hac yolundaki hacıların su ihtiyacının mümkün mertebe giderilmesi, Haremeyn'de fakirlere yardım edilmesi ve burada Kur'an okutulması için de bir vakıf tesis etmiştir. Kösem, İstanbul'da Çakmakçılar Yokuşu'nda yüksek bir kulesi bulunan Büyük Valide Hanı'nı da inşa ettirmiştir. Valide Sultan'ın Eğriboz, Midilli ve Kıbrıs dâhil bazı yerlerde daha vakıfları vardı.

Yapılmak istenen nedir?

Son yıllarda televizyon kanallarında prodüksiyon yanı çok kuvvetli, popüler sinema ve dizi oyuncularını oynatarak,  insanları etkileyen ve tarihi algıyı değiştirmeye çalışan bir dizi furyası ile karşı karşıyayız. Özellikle Osmanlı Sarayında iz bırakmış önemli valide sultanların etrafında kurgulanmakta olan bu diziler konuya vakıf olmayan insanların aklını karıştırmaktadır. Sarayın örf, adet ve kurallarını bilmeyen insanlar renkli ekranda gördüklerini gerçekmiş gibi kabul etmektedirler. Gerek saray halkının yaşayışı gerekse tarihi şahsiyetler hakkında yapılmaya çalışılan bu tahribatın zaman içinde zararlarını görebiliriz. Nitekim yayınlanan bir diziden sonra Kanuni Sultan Süleyman’ı mahkemeye bile verenler çıkmıştı. Tarihi olaylar ve şahsiyetleri hataları ve sevapları ile kabul etmeli ve yapılmak istenen tahribata karşı duyarlı olmalıyız. Gerçi bu olumsuzluklara rağmen özellikle devlet televizyonlarında nispeten tarihimizi daha tarafsız ve doğru olarak ele alan yayınlar da yapılmaya başlanmıştır. Doğru bilgi, doğru kaynaktan alınır düsturunu göz ardı etmememiz gerekmektedir. Bu yüzden tarihimizi doğru kaynaklardan öğrenmeli ve sahip çıkmalıyız.

Yazımızı Kazım Paşa’nın şu sözleri ile noktalayalım;
"Bir çınar için toprak altındaki kökleri ne ise ve bu kökler kurudukça çınar nasıl kurumaya başlarsa bir millet için de tarih odur. Tarihini bilen millet, kökü sağlam çınar gibidir. Zamanla eski âdet ve ananesini, yaşayış tarzını unutan, tarihini bilmeyen, ecdadının neler yapmış olduğundan haberi olmayan bir millet, kendini ayakta tutan köklerinden birkaçını kurutmuş demektir. Tarih okuyarak onu sulamak lâzımdır."

 

BİBLİYOGRAFYA:

Bu yazının hazırlanmasında aşağıdaki kaynaklardan yararlanılmıştır.

  1. 1.       MEB, İslam Ansiklopedisi
  2. 2.       Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi  
  3. 3.       SAKAOĞLU, Necdet, “ Bu mülkün sultanları” Oğlak yayınları
  4. 4.       İNALCIK, Halil, “Kösem Sultan İç savaş Dönemi” NTV Tarih Dergisi
  5. 5.       PEİRCE, L. P. Harem- i Hümayun: Osmanlı İmparatorluğu’nda Hükümranlık ve Kadınlar (Trc. Ayşe BERKTAY), İstanbul 1996,
  6. 6.       ULUÇAY, M. Çağatay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Ankara 1992
  7. 7.       MANTRAN, R.  , 17. Yüzyılın ikinci Yarısında İstanbul (trc. Mehmet Ali KILIÇBAY-Enver ÖZCAN), Ankara 1990

 

BENZER HABERLER